Blog

Sanat Budaktan Fışkıran Sürgün

GERÇEK SANAT

Budakla Fışkıran Sürgündür

Hayat; ağlayarak başladıktan sonra toz pembe hayaller ile süslemeye çalıştığımız bir zaman örgüsü… Hayat boyu mutluluğu istemişizdir, tabi mutluluk için de rahat etmeyi. Ancak Rahat ettiğimiz zaman mutlu olacağımızı düşünürüz. Rahatlığın yolunun ise paradan geçtiğine inanırız. Bir gün gelecek; para sahibi olunacaktır! Bu parayla rahat edilecek ve sonunda dışardan mutlu görünen zenginler gibi, mutluluk bizim de olacaktır.

Peki; para ile gelir mi gerçekten rahatlık? Ve rahatlığın sonucu mutluluk mudur? Tüm insanlık tarafından, yüzyıllardır cevabı aranan bu soruyu, bilge bir filozofa sormuşlar, alınan cevap ise oldukça manidar: (dil=kalp, illet=hastalık)

Servetle biz zannederdik ki;

Esbabı rahat artar,

Rahatla, zannederdik ki;

Dil’de sükunet artar.

Bulduk bir ehl-i tahkik,

Sorduk hakikatından:

Dedi: servetle gaflet,

Rahatla illet artar…

Tüm bu gerçeklere rağmen; hayatın paradigması (acaip olan çelişkisi) ise; tüm insanlığın, bu Bilge filozofun söylediklerini yaşamasına rağmen, bilmemesidir, belki de bilmek istememesi… İnsanoğlu bu: yine de servet ve rahat ile ilgili tozpembe hayaller kurmadan edemez. Bu tozpembe hayaller, ismi üstünde çoğu zaman sadece hayaldir. Fakat gerçekler bambaşka. Hayatın güzellikleri, bir üzüm yedirse, bin tokat vururcasına acımasızdır çoğu zaman. Hayatın dertleriyle karşı karşıya kalan insanoğlu; çabalarla, birinden kurtuldum derken, diğeri başlar. Onun için demiş ya şair:

Arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah,

Biri biterken öbürü de başlar vermesin Allah…

Ve sanat; işte tam da burada, o arkası gelmez dertler ile umut dallarımızın kesildiği yerde sürgün verir… Çünkü dertli zamanlarda coşar duygular, çünkü duygusuz yapılamaz sanatlar… Çile çekmiyorsa, dertsiz zamanlarda ise o an insan, zorlama ile sürgün vermez sanatlar. Sürgün verse de sanat dalları; duygusuz olduğundan belki de, meyve vermez; hitap etmez duygulara… Ondandır ya sipariş üzerine yapılan sanatlar, etkilemez insanı. Etkilediğini düşündüğümüz zamanlarda bile, bir süre sonra unutulmasından anlarız duyguların coşmasıyla değil, zorlama ile yapıldığını. İnsanoğlunun sanat zannettiği, nice eserler üretilmiştir kimbilir, kısa bir süre sonra unutulan. Ve nice eserler var onlarca hatta yüzlerce yıl, yolumuzu aydınlatan, hislerimize tercüman olan ve dilimizden düşmeyen…

Yusuf Mücahitoğlu