Vefasızlık Buhranı
Kısa sandığımdan çok daha kısa olan ömrüm… Bu kısa olan ömrümün çarçabuk geçmesine mi, yoksa bu kadar kısa zamanda ihtiyaçlarımın çokluğuna mı yanmalıyım? Belki ikisine de değil, asıl yanmam gereken: bu kadar kısa zamanda ihtiyaçlarımın çok olmasına rağmen, ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışan elimin kısalığı, yani acizliğimdir. Bundan ihtiyaç duyar ya insan bir başkasına. Aslında bunun için değer verir ya insan yaşam yolunda kısa bile olsa eşlik edene…
Kısa bile olsa dedik madem, hakikaten neden kısa? Bizim yaşam yolumuzda, neden daha uzun süre yanımızda yürümezler ki insanlar? Neden biter ilişkiler? Neden umarsızca koparır insan, devam ettiğinde mutlu olabileceği iletişimi? Yoksa artık insan, paradan daha mı kolay harcanır oldu?
Bu pervasız gidişin altında yatan nedeni sorguladığımda, acımasız bir gerçek ile karşılaşıyorum. Galiba bu gerçek; şeytanın en sevdiği özelliğimiz olan; kibrimiz. Yani insanoğlu, kainattaki her şeyi kendinden daha değersiz gördüğü günden beri eşyayı, hatta bitkiyi ve hayvanı bile daha çabuk harcar oldu. Eşya, bitki ve hayvandan dahi daha çabuk harcanan ise maalesef insan. Bırakın hiç ilişkisinin olmadığı insanları, yüzlerce iyiliğini gördüğü dostunu bile, en küçük eksiğinde veya hatasında çabucak ve kolayca harcar oldu insanoğlu. On parmağını mum eden en yakındakini dahi, bir parmağı söndü diye silen, acımasız bir canavara mı dönüşüyoruz yoksa?. Galiba artık tavan arasında unutuldu vefa. Zamanımızın kara deliği; vefasızlık buhranı…
İnsanı; Vefasızlık buhranına iten en güçlü duygu, “her insanın alternatifinin bulunabileceği” duygusudur belki de. Öyle ya; “ben daha iyilerine layığım, bu kadar kalabalık içinde pek tabi daha iyisini bulabilirim” dürtüsü değil mi bir kalemde, bir kısa mesajla insanı silmemizi sağlayan?
Ama sonunda, bir gül almak için; gül bahçesine girip te, “az ileride daha güzel kokan bir gül bulacağım” diye diye, bahçenin sonunda bir güle dahi sahip olamayan bir nasipsiz olacaksa, veya; ileride gelecek çok daha karlı bir müşteri ihtimali için, o an gelen müşterilerine değer vermeyen bir müflis tüccar olacaksa insan; kıymet vermek gerekmez mi yaratılana?
Gönülden bir güler yüz, bir tatlı söz, değmez mi değer vermeye…
Yaratandan ötürü, değmez mi yaratılanı sevmeye..?
Yusuf Mücahitoğlu